Ben Cavidan Doğusoy. Tüm dostlarım, çocuklar ve sohbetlerimize gelenler diğer ismimi kullanarak “Ayla” derler bana. Bu deyiş daha samimi, sınırları kaldıran, gönülsel bir sesleniştir bana göre.

“Göre” kelimesi 1978 yılının 15 Ağustosuyla hayatımda ifade buldu. Gürültülü ve trafikten uzak, güneşlenmeyi, bol bol yüzmeyi, yılın yorgunluğunu atmayı düşündüğümüzden eşim küçük kızımla Marmara Adasında tatildeydik. Adanın doğası, insanların bozulmamışlığı, sabahın ilk saatlerinde ÇINAR ALTINDA kurulan, balıkların oynaştığı küçük Pazar, ıstakoz, pavurya gibi deniz ürünleri büyülemişti bizi. Akşam çökerken güneş, altın ışıklarını aşkın alev rengine bırakır, renk cümbüşü içindeki gökyüzünden süzülüp, alçalırken, yunuslar bir seremoniyi yerine getirircesine resmi geçit edasıyla akşamı selamlayarak günü bitirirlerdi. Marmara’nın sihirli sularında. Bulunduğumuz evin verandasında mangalımız yanar elimizde kadehlerle mehtaba karşı Avşa’nın sisli görüntüsünü seyrederken yaşamın sevinci uyanırdı içimizde. Sağlıklı, genç, güzel ve umut doluyduk. Yaşam buysa yaşıyorduk işte, hem de güzelce…

Hayatımda milat olacağını bilmiyordum. O seneki 15 Ağustos gecesinin… Bir kovalamaca tutturan akreple yelkovanın yirmi dört saatlik yeni oyunlarına başlamak için buluştuğu o gece yarısı, herhangi bir geceye adım atmaktı bence. Güzel bir yaz gecesinin yumuşak esişi saçlarımızı okşarken sakin ve güvenli bir uykuya bırakmıştık kendimizi.

Tanyeri ağarırken unutmadığım ve hiç unutamayacağım bir rüyayla uyanarak doğruldum yatağımda. Gün sıyrılmaya çalışıyordu gecenin içinden. Alacakaranlıkta bulunduğum odaya, hayat yoldaşlarım eşimle kızıma şaşkınlıkla baktım. İlk defa görür, düşünür, keşfetmek istercesine… O güne kadar bildiğim herşeye ve kendime yabancılaşmış, hem her şeyin içinde, hem herşeyin dışında kalmıştım.

İsmimle cismim bir olmuş bir nefes gibi duruyordum. VAR ile YOK arasındaki çizgide. Sessizliğin sesinde soluğunu duyuyordum. ZAMAN’ın ”Ben geçmedim… Gelmeyeceğim… Hep buradayım” diye. Yaşamım, hayallerim ve çocukluğum, inançlarım iyiyle kötü hapis olmuştu o anın içinde .Düşünmeye çalışıyordum. Geçmedi, geçmeyecek sadece bir AN ise zaman, varlığına sevindiğim, yokluğuna ağladıklarım nerede? Gerçeklerimle zanlarım birbirine karışmış, ”GÖRE” almıştı her birinin yerini. Anlamıştım ki manalanmamış bir hayatta her şeyi ŞEYTAN ALMIŞ GÖTÜRMÜŞ.

2 Yorumlar
  1. Merhaba, deneme

  2. deneme